top of page

KENDİME DÜŞÜNCELER- STOACILIK-MARCUS AURELIUS



Bir düşünce ortaya atılmışsa muhtemelen o dönemde düşünceyle ters orantılı problemler vardır. Stoacılığın çıktığı Helenistlik döneme baktığımızda tıpkı 21.yüzyılda yaşadığımız gibi yönetimle ilgili bir takım problemler söz konusuydu. Büyük İskender’in küçük şehirleri yıkarak yerine İmparatorluğu getirmesi ile beraber, toplumsal problemleri düşünmek amaçsız olmuştu. Çünkü ne kadar düşünürlerse düşünsünler dinlenmeyeceklerdi. Bu yüzden Kıbrıslı Zenon mutluluğu dış koşullara bağlamadan yaşayabilmeyi amaçlayan bir akım ortaya koydu; Stoacılık okulu, Magara Okulu’nun bir kolu olarak faaliyete girdi.


Bilgelik, adalet, yiğitlik, ölçülülük ve dürüstlük erdemleri üzerine inşa edilen bu okulun temel amacı “Mutluluktur”. Mutluluğa ulaşmak içinse doğaya uygun yaşamak gerektiğini öngörmüştür. Mutluluk dış koşullara bağlı olmamalıdır. Hayatın bize verdiğine razı gelmek, zevk arzularımız veya acı korkularımız tarafından kontrol edilmemize izin vermemiz gerektiğini savunur.


Mantıklı düşünmeyi ön plana çıkartan stoacı felsefe akımı aklımızı dünyayı anlamak, anlamlandırmak için kullanmamız gerektiğini söyler. Tabiatı anlayıp bize biçtiği plana sadık kalıp üzerimize düşen görevleri yerine getirmemizin doğru olduğunu savunur. Başkalarına karşı dürüst ve adil olan kendine karşı da dürüst ve adildir, kendine kötülük yapmak isteyen başkasına kötülük yapsın der.


Stoacılık 3 döneme ayrılır; Erken Dönem, Orta Dönem ve Geç Dönem. Her dönemi ayrı ayrı incelemeyeceğim, kitabını okuduğum Marcus Aurellius’un da içinde yer aldığı dönem olan Geç Dönem Stoacılıktan konuşacağım. Bu dönemde Marcus Aurellius gibi Cicero, Genç Seneca ve Epiktetos’da bulunur.




Geç Dönem stoacılığı Roma imparatorluğu döneminde yer alır. Genel olarak felsefeyi Mantık, Fizik ve Ahlak olarak üçe ayırırlar. Stoacılara göre felsefe yaşayan bir varlıktır. Mantık bu canlının kemiklerini ve sinirlerini, Fizik etli bölgelerini, Ahlaksa ruhunu oluşturur. Stoacılar bunlar arasındaki ilişkiyi şöyle ifade eder; “En üstün iyi (summum bonum), erdemdir; erdem doğa ile uyumlu yaşamaktır (to homologoumenon tei physei zen), doğa ile uyumlu yaşama, doğanın doğru bilgisini edinmekle mümkündür. Bu bilgiye de belirli yöntemle ölçütle ulaşılır. İyinin bilimi ahlaktır. Doğanın bilimi fiziktir. Bilginin ölçütü ise mantıktır. Fakat biri olmadan hiç biri tam olarak görevini yerine getiremez.

Kendime Düşünceler kitabı 12 kitaptan oluşan Ta Eis Heauton’da Marcus Aurelius’un kendine özgü Stoacı görüşleri, Stoa felsefesinin genel hatları, imparatorun kendi kişisel gelişimi ve bu gelişim sonucu edindiği düşünceler aktarılır. Kitapta çokça öğreti vardır ve okurken huzur bulursunuz, istemsizce kendi hayatınıza uyarlayıp bir anda hayatınızda olumlu değişikliklerin olduğunu görürsünüz. Sıklıkla sözlerini instagramımda paylaşıp Aralık ayı hikayelerine kaydettim. Bu kitap okuyup bitti denilecek bir kitap da değil, canınız sıkıldığında açıp bir madde okuyup huzur bulacağınız bir kitap. 21.yüzyıl problemlerine de ışık tutan bir kitap;



İmparatorluğu boyunca Marcus Aurelius hem ulusu için yapması gerekeni layığı ile yaptı hem de halktan biri gibi alçak gönüllü ve mütevazi bir insan oldu, yöneticiliğin verdiği böbürlenme ve kibirden uzak durdu.

Benimsediği stoacı felsefe ile hayatını çok mutlu yaşadı. Herkesin eşit olduğunu savundu, Aristotales’in köle sisteminin gerekli olduğunu savunmasını eleştirmiştir. Ayrıca geçmişte yaşayan filozofları ve yöneticileri de çokça eleştirdiğini görürüz. MS 121’de Roma’da doğan Marcus, beş iyi Roma İmparatorundan sonuncusu sayılır. İmparator olmasına rağmen bir çok Romalı hatip ve yazar ona filozof gözüyle bakar.


Kitaptan çok beğendiğim birkaç cümle;


“Bir insan seni suçladığında ya da kırdığında o insanın ruhunu inceleyerek nasıl bir insan olduğunu anlamaya çalış. Kafanda bir fikir oluştuğunda kendine acı çektirmenin gereksiz olduğunu göreceksin. Yine de onlara hoşgörü göster.


“Bir insanın de­ğerinin, ilgi duyduğu şeylerin değeriyle ölçüldüğünü aklın­dan çıkarma.“


"... Hiç kimseyi suçlamamalısın. Eğer elinden geliyorsa, insanı düzelt; gelmiyorsa sorunun kendisini; onu da yapamıyorsan, suçlamak neye yarar? ..."




" ... her birimizin yalnızca şimdiki zamanda, bu kısacık anda yaşadığını unutma; geri kalan günlerimiz ya çoktan geçip gitmiştir ya da bilinmeyen gelecektedir ..."


“Başkalarının verdiği imkanla ışık saçan biri olma, başkalarının yardımıyla elde edilecek sükunete ihtiyaç duyma. Özetle bir adamın kendi başına dik durması gerekir, dik tutulması değil.


“Hayatta yıpranmış, dürtüsünün ve düşüncesinin tamamını yönlendirecek bir amaca sahip olmayan kimseler, yaptıkları işlerde ahmakça davranır.


“Başkaları ne söylerse söylesin ya da ne yapıyorsa yapsın, “benim iyi olmam gerekir.” İster altın, zümrüt veya mor rengin şöyle söylemesi gibi: “Kim ne derse desin ya da ne yaparsa yapsın, ben rengini yitirmeyen bir zümrüt olacağım.”


"Azla yetinmeyi, kendi işimi kendi başıma görmeyi, her işe burnumu sokmamayı ve iftiraya kulak asmamayı öğrendim."


Doğa ile kalın, Sağlıcakla kalın. Tekrar görüşmek dileğiyle...




Comments


bottom of page