İÇİMİZDEKİ ÇOCUK- Doğan Cüceloğlu
top of page

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK- Doğan Cüceloğlu



Doğan Cüceloğlu‘nun sözleri ile sosyal medyada sürekli karşılaşan biri olarak ilk defa kitabını okumaya ölümünden sonra karar verdim. Kendisinin bu kadar sevilmesi, sayılması dikkatimi çekti ve kitaplığımda nereden geldiğini hatırlayamadığım bir kitabıyla karşılaştım; "İçimizdeki Çocuk". Bu kadar işaret yeterli geldi ve kitabı elime alıp okumaya başladım. Gerçek olaylardan alıntılar, uygulamalar, bilimsel araştırmalar derken kitabın oldukça zengin olması Cüceloğlu'nun kitabına karşı ilgimi artırdı. Hatta bu yazıyı yazarken karşımda iki farklı kitabı da durmakta, biri yakında yapacağım evliliğim için aldığım "Evlenmeden Önce" kitabı diğeri "İnsan ve Davranışı" adında kitabı. Hayatıma iyi yazarlar eklemeyi büyük bir yatırım olarak değerlendiriyorum. Çevremiz kişiliğimizi etkiliyor, iyi yazarlar sayesinde çevremi kaliteli bir hale getiriyorum. Evet Doğan Cüceloğlu ile tanışma faslını geçip kitaba odaklanalım.


Kitap unuttuğumuz, bastırdığımız, ilgisiz bıraktığımız, duymazdan geldiğimiz içimizdeki o çocuğu dışarı çıkartıp sağlıklı ilişki geliştirmemiz için bir araç niteliğinde. Kitabı okumuş ve uygulamaları harfiyen yapmış biri olarak, fayda sağladığını söyleyebilirim. İç huzurumu geri getirdi, geçmişten gelen  ve farkına varmadığım bana sıkıntı veren olayları gördüm. İçimdeki çocukla barıştım. Peki bunu nasıl yaptı, psikoloğa gitmeden kendi kendimize iyi gelmemizi nasıl sağladı?

Hikayelerle bizi cesaretlendirerek, uygulamalarla içimizde kaybolan çocuğu dışarı çıkartarak yaptı.

Duygu, düşünüş ve davranışlarımızı sürekli etkileyen önemli bir kaynaktır içimizdeki çocuk. Bizi yönlendiren o gücü fark etmeyiz. Çoğu zaman, aşamadığımız duygular yüzünden bir çok fırsatı kaçırır, bu sebeple istemediğimiz bir hayatı yaşamak zorunda kalırız.

Bunun çözümünü Doğan Cüceloğlu "İçimizdeki Çocuk" ile "İçimizdeki Anne-Babanın" dengesi ile bulacağınızı söyler.

Sürekli kendine kızan kişilere ve sürekli topluma kızan kişileri görmüşsünüzdür, hatta bunlardan biri siz de olabilirsiniz. Kitap bu iki tip insanın hikayeleri ile başlar. Hepsinin alt yapısında yatan nedenler vardır.

Altı kısımdan oluşan bu eserin birinci kısmında iki bölüm vardır ve amacı sizi içinizdeki çocukla tanıştırmaktır. İkinci kısmında da üç bölüm vardır; iç çocuğun içinde yetiştiği aileyi inceler. Üçüncü kısımdaki dört bölümde ise ailenin çocuğu nasıl utanca boğduğunu anlatır. Dördüncü kısımda daha önceki bölümlerdeki uygulamalara verdiğiniz cevaplar değerlendirilir. Beşinci kısımdaki üç bölümde, iç dünyamızdan gelen farklı seslere kulak vermemizi amaçlar. Son olarak altıncı kısımda ise kendimize nasıl yardım edeceğimizi öğretir, iç çocuğumuzla ilişkimizi geliştirmemizin nasıl mümkün olacağını gösterir.

Gerçek hikayelerden yola çıkan Doğan Cüceloğlu, Türk toplumunda yaşanılan olaylardan bahsediyor. Gazetelerdeki haberler, kendi hayatındaki insanların hikayeleri, o dönemde yapılan araştırmalar kitabı zenginleştirip, daha gerçekçi kılıyor ve bizden olan olaylarla yüzleşmemizi sağlıyor.

“100 yıllardan beri, daha küçük yaşlardan başlayan dövülmüşlüğün, sövülmüşlüğün, ezilmişliğin sonucu…” 

Toplumsal psikolojiyi hikayelerle anlatan Cüceloğlu, sonunda söylediği bu cümle ile Türk toplumunun maruz kaldığı durumları özetliyor.


İç çocuk özellikleri;

  • Duygusal,

  • Bireyci,

  • Hayalci,

  • Saf,

  • Açık, oyun seven, şakacı,

  • Şevkli, heyecanlı, enerji dolu,

  • Sürece yönelik,

  • Yapmak istediği faaliyetten alacağı coşku önemli.

İç Anne-Baba özellikleri;

  • Mantıksal, zihinsel,

  • Sosyal,

  • Gerçekçi,

  • Deneyimli,

  • Kapalı, ciddi,

  • Durgun, ağırbaşlı,

  • Sonuca yönelik,

  • Başkasının ne diyeceği önemli.

Bu özellikleri yazarak aslında iç çocuk ve iç anne-baba denilince aklımıza gelmesi gerekenleri anlamlı hale getirmeye çalıştım. Bu sayede dengede tutmamız gerekenlerin neler olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Üçüncü kısımda anlatılan ailenin çocuğu utanca boğduğu bölüm en çok dikkatimi çeken kısımlardan. Tüm aileler çocuklarını sever fakat yanlış davranışlarla onları hayatı boyunca yaşayacakları bir utanca boğabilir.

“Söylemeyen mesajlar” konu başlığıyla anlatılan bölümde Cüceloğlu'nun kendi gözlemlediği bir olay yer alıyor. Gözlemleme konusunda zorluk yaşamayacağımız bir toplumdayız maalesef. Bu ifadeyi kullanmamın sebebi, saf ama çocukları nasıl yetiştireceğini bilemeyen küçük yaşta ebeveyn olmuş aileler. Toplumumuzu zedeleyen daha birçok unsur var.

Aile sistemi insanın çok önemli bir yapıtaşıdır. Hayatı nasıl algılayacağımızı belirler. Aile içi ilişkiler, gelecekteki kişisel ilişkilerinizi oldukça etkiler.

“Ben değerliyim.” Duygusunu aile içinde elde eden birey, kendini kanıtlamak için aşırı davranışlarda bulunmaya gerek duymaz. Değerli olma duygusu ailenin temel gereksinimlerinden biridir.

İkinci gereksinim ise güven ortamıdır çocukların evden uzaklaşma isteği ya da yetişkin oldukları an aileden uzakta bir hayat kurmalarının en büyük sebebi de güvendir.

Kendi hayat hikayemi incelediğimde bu iki unsurun hayatıma nasıl etki ettiğini görebiliyorum. Küçük çocuklar aileden ayrılmak istemezken ben kolayca anneannemde kalabiliyordum, annem beni komşuya bıraktığında hiç huysuzluk yapmıyordum. Ve 18 yaşımı doldurduğumda başlayan üniversite hayatın benim evden uzaklaşma biletim oldu. Bu hissettiklerim ailem de şiddet gördüğümden değildi, nedenini merak ederdim ve okuduklarımdan sonra güven duymadığımı anladım. Bunun en büyük sebebi de üç yaşında iken doğan kardeşime ilginin kaymasıydı. Ailemin sevgisinin bir anda azalması beni her an bırakabileceklerini öğretip güvenimi sarsmıştı.

Üçüncü olarak “yakınlık ve dayanışma duygusu” , bu duygu da aslında güvenme ile içli dışlıdır. İnsan güvendiği kişilere dayanır ve onlara yakınlık duyar. Ait olamama duygusu da buradan gelir. Her zaman bir ortamda ait olamadığını düşünen insanların temelde aile için yakınlık ve dayanışma duygusunun gelişmemiş olmasından kaynaklanır.

Ve dördüncü olarak “sorumluluk duygusu" anne ve babanın çocuğa yaşlarına uygun şekilde sorumluluk vermesi ile bu duygu gelişir. Karadenizli bir kız çocuğunun aşırı derecede sorumluluk duygusu vardır. Evet, aşırıdır. Onlara fazla sorumluluk verildiğinden kendine ait olmayan sorumlulukları da sırtlanır. Bunu biliyorum çünkü ben de Karadenizli bir kız çocuğu oldum. Ve ağır işlerde de sorumluluğum olduğunu düşünüyorken, erkek arkadaşımın (Anadolu çocuğu) bana şaşkınlıkla bakmasıyla durumu anladım, erkekler ağır işleri yapmalıydı. Sonra sorumluluğum dışındaki bir çok duruma müdahale ettiğimi fark ettim. Kültürel farklılıklar bu yüzden iyidir. Çıkamadığınız yörenin dışında farklı dünyaları göremeyip size yapılan haksızlıklara boyun eğersiniz. O yüzden sömürülen Karadeniz kadınlarını bu başlık altında örnek göstermem yerinde oldu.

Beşinci olarak “mücadele duygusunun çocuğa verilmesi" önemlidir. Karşılaştığı her zorlukta çocuğa yardım eden ana-baba, sürekli başkalarından yardım bekleyen, kendi beceri ve yeteneklerine güvenmeyen kişiler yetiştirir.

Altıncı olarak “mutluluk ve kendini gerçekleştirme ortamı”, mutlu aile mutlu bireyler yetiştirir, olumlu bakış açısının oluşumu da ailelerimizin bize gösterdiği bir yoldur. Aksi olarak olumsuz bakmak da öyle. Bu zor da olsa değişebilir. Farkına varıp mücadele etmek gerekiyor.

Ve yedinci olarak da “sağlıklı manevi yaşamın temellerini oluşturma ortamı” sağlıklı manevi yaşam, ailenin yetiştirdiği çocuklara verebileceği en güzide armağandır. 

Bu madde çok önemlidir, yargılayıcı din eğitimi, hem çocuğa hem de çevresi ile olan ilişkilerine zarar verir. Manevi yaşam kişinin iç dünyasının huzurlu olmasını sağlar. Çevremizde gördüğümüz sürekli toplumun, insanın ahlakına eleştirenler maalesef huzur kaçırıcıdır. Ailenin yanlış davranışları çocuğun dinden nefret etmesine yol açabilir ya da onu yaşaması güç bir hayata mahkum eder. Bu konu hassastır.


Toparlayacak olursak kitabın içeriği hakkında bir bilgi verdik, iç anne-baba ve iç çocuğun özelliklerini saydık, ailede verilebilecek temel gereksinimleri konuştuk. Kitabın yorumuna son veriyorum. Çok uzun bir analiz olduğundan diğer konuları farklı bir başlık altında analiz edeceğiz. Bu noktadan sonra kitabı alıp okumanız daha faydalı olacaktır. Kitabın uygulamaları size iyi gelecektir. Gerçekten özen göstererek, atlamadan yaparsanız.


Sümeyye AKARSU

bottom of page