Bu yazımızda Erich Fromm'un "Sevme Sanatı" adlı kitabından yararlanarak bir yazı yazdım.
“Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez. Hiçbir şey yapmayan, hiçbir şey anlatamaz. Hiçbir şey anlamayan, değersizdir. Oysa anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür. …Bir şeyin aslında ne kadar bilgi varsa, sevgi de o kadar büyük olur. …Tüm yemişlerin böğürtlenlerle aynı zamanda olgunlaştığını düşleyen kişi, üzümlere ilişkin bir şey bilmiyor demektir.”
PARACELSUS
Bu paragraf aslında Sevme Sanatı’nı özetleyen en güzel paragraf olabilir. Sevgi’nin Sanat olduğunu düşünen Erich Fromm, yalın bir dille ve bölümlere ayırarak; toplumsal, çevresel, dinsel, kişisel faktörleri dahil ederek güzel bir değerlendirme sunuyor bize.
Erich Fromm’a göre Sevmek Sanattır. Peki , Sanat Nedir? Sanat bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumda , anlatımda kullanılan yöntemlerin tümü manasına gelir.
“Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görsek, onun çiçek sevgisine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ilgidir.”
Bu paragraftan da anlaşılacağı gibi sevgi sevdiğini söylemek değil, onu doğru bir şekilde dışa vurmak için sarf ettiğin çabadır.
Günümüzde genellikle erkeklerin seviyorum diye uyguladığı baskı, şiddet bilgisizliğin neden olduğu bir durumdur. Burada sevgiden söz edilemez, sevgi anlamaktır. Aynı şekilde kadınların da sürekli kendisini düşünerek hareket etmesi sevgiye zıt bir eylemdir.
Erich Fromm sevginin öğrenilebileceğini, çaba sarf edilerek elde edileceğini savunur. Kadının çiçeklerle ilgili yeterli bilgiye sahip olması, onların sağlıklı büyümeleri için araştırmalar yapması ve çiçeği uygun şartlarda yetiştirmesi sevdiğinin göstergesidir. Sevgi bilgi ister.
Kapitalist toplumda sevmek kavramı üzerinde duran Erich Fromm, sevginin önemini yitirdiğini söyler. Sevgi’nin yerine ‘Sevilmek’ duygusunun ön plana çıktığını, bu yüzden insanların popülerlik uğruna kendinden vazgeçtiklerini söyler. Bu toplumda çabuk parlayıp sönen aşklar, ruhsal bunalımlar, narsizm ön plandadır. Nedeni bencilce düşünmektir, kişi kendini sevmeyen insanlar için bunalıma girer, sinir krizleri yaşar. Sevmek iyileşmektir, arkadaşını, komşunu, aile bireylerini, Tanrı’yı severek iyileşir ve mutlu olursun. Aksi taktirde kocaman bir boşluk hisseder ve hayata karşı problemler yaşarsın.
Sevgi kavramı bu kadar önemliyken neden onu görmezden gelip, hayatı daha fazla zorlaştırıyoruz! Mevcut toplumsal düzen bize kişisel gelişmeyi, kişisel kazanmayı, özel mülk edinmeyi öğretiyor. Bu yüzden fazla kendimize döndük, toplumsal bilinci kaybettik. Peki, bu düzende sevmek mümkün mü? Her şeyin parayla satın alınacağını düşünen bir kültürde seven insanlarda muhakkak çıkar.
Daha önce İskender Pala’nın “OD” adlı eserinde Yunus Emre’nin sevgi anlayışı beni oldukça etkilemişti. Yaratandan ötürü yaratılanı sevmek cümlesi tam olarak Yunus’un, aynı zamanda İslam’da sevgi kavramının nasıl olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Erich Fromm Yunus Emre’den bahsetmemiş olsa da Mevlana Celalettin Rumi’nin Mesnevi’sinden alıntılar yapmıştır.
“Gerçekten gönülden gönüle açılan pencere vardır
Çünkü iki beden ayrı veya uzak değildir
İki kandilin çanağı bitişik olmasa da
İkisinin ışığı karışır birbirine havada
…
“
Mevlana sevgiyi görmediğimiz bir bağ ile ifade etmiş ve bu bağla insanlar ayrı görünse de aslında birleşmiştir. Yani bedenlerimiz ayrı olsa da yaratıcımız bir ve biz bu yüzden gönül bağı ile birbirimize bağlanmış vaziyetteyiz der.
Erich Fromm Mevlana’dan bahsettikten sonra sevgiyi çeşitlere ayırıp incelemiştir; Anne-Babba Sevgisi, Kendini Sevme, Tanrı Sevgisi, Cinsel Sevgi ve Kardeşlik Sevgisi. Tüm bu sevgilerin çokluğunda azlığında ya da gösteriliş biçimlerinde ki farklılıklara dayanarak ne gibi sonuçlar ortaya çıktığını incelemektedir.
Erich Fromm aynı zamanda Freud’un Sevgiye bakış açısından da bahseder. Kişisel olarak bana çok uzak bir anlayışa sahiptir Freud, onun kadar meteryalist düşünen biri olmadığım için kendisinin sevgiye bakışını oldukça yargıladım.
İncil’de ki “Komşunu olduğu gibi sev” sözünden bahseden Erich Fromm, burada ki anlamın komşuna karşı sorumlu o ve onunla bir ol, anlamına geldiğini ifade eder.
Kısacası kitapta sevgi kavramının tanımını, çeşitlerini ve dinde, bilimde ne ifade ettiğini, kendi düşünceleriyle harmanlayıp bize sunmuştur.
Kitabın arka sayfasında Erich Fromm’un hayatı ve röportajları yer alır. Kendisinin hümanist ve modern yabancılaşma çağında hayatın anlamını arayan bir sosyolog, psikolog, filozof, tarihçi, psikanalist, iktisatçı ve antropolog gibi bir çok vasfa sahip olduğu düşünülür.
İnsan davranışlarında sosyal ve ekonomik etmenlerin önemli etkisinin olduğuna inanan bir yazarın eserini okumak bana fayda sağladı, sizlerin de okumasını tavsiye ederim. Fakat her zaman sevgiyi en iyi anlatanların Orta Doğu’da olduğunu düşünenlerdenim. Bu yüzden Yunus Emre’nin, Mevlana’nın ve bir çok Anadolu şair ve yazarın eserlerinin okunmasını da tavsiye ederim.
Sevgiyle kalın…
BİLGE SUKHA
Comentarios