Jules Verne okumaya otuz yaşımda Celal Şengör'ün bir konuşmasını dinledikten sonra karar verdim. Birçok kişinin çocukluğunun en iyi yazarıdır belki ama bisiklet sürmeyi bile yirmi yaşında öğrenmiş bir insan için öyle değil, bazı güzelliklerle geç yaşta tanıştım maalesef. Şengör, kitaptan jeolog olmasına sebep olan kitap olarak bahseder. Çocukluk yıllarında okunduğunda insanın vizyonunu fevkalade genişletir. Jules Verne kitaplarının macera dolu, merak uyandıran, hayal kurdurtan, öğretici bir yanı vardır.
Düşünsenize bir grup insan okyanus ve denizlerde yaşayabilen bir canavarın peşine düşüyor. Fakat canavar denilen yaratığın aslında insan yapımı devasa bir denizaltı olduğu anlaşılıyor. 1870 yıllarında bu olay akla hayale sığmayacak kadar olağanüstü bir durum. Teknolojinin bu kadar ilerlemediği yıllarda bu derece donanımlı, sağlam ve görünüş itibariyle canavara benzeyen bir denizaltı okuyanları oldukça heyecanlandırıyor.
Olay örgüsünde Profesör Aronnax bile bu yapıyı bir canavar sanıyor, dillerden dillere yayılan ve herkesin mutlaka avlanıp öldürülmesi gerektiğine inandığı bu devasa denizaltı için hemen ekip kurulur. Yazar önce merak uyandırıyor sonra da bu gizemin peşinden sürüklüyor tüm okuyucuları. Ekipte birçok kişi görev alıyor fakat hikayeye bizlerle beraber devam eden üç kişiye odaklanıyoruz; araştırma yapması için Profesör Arronnax, yardımcısı Conseil ve yıllarca denizlerde avcılık yapan güçlü Ned Land. Bu ekibin bulundukları gemi, canavar ile karşılaşması sonucu büyük bir sarsıntı geçirir. Suya düşen Arronnax, Conseil ve Land son anda canavar sandıkları denizaltı tarafından kurtarılırlar. Denizaltı içine alınan üç kişinin hayret dolu yolculuğu bu noktada başlar.
Yazar merak uyandıracak asıl gizemin insan yapımı bu demir yığının değil, doğanın, okyanus ve denizlerin altının olduğunu bize çok güzel gösteriyor. İnsan eliyle tasarlanmış ve inşa edilmiş bu devasa denizaltı, okuyucunun denizleri ve okyanusları keşfedebileceği bir araç haline dönüşür. Asıl heyecan uyandırıcı olaylar da bu noktadan sonra başlar.
Profesör Arronax ve diğerleri bu denizaltının ne amaçla yapıldığını merak ederken karşılarında Kaptan Nemo'yu bulurlar. Dünya düzenine bir sebepten dolayı kızgın olan Nemo, kendine bir ekip oluşturarak bu devasa denizaltını yapar ve aynı ekiple yollara düşer. Arronax ve ekibini ömürleri boyunca çıkamayacakları bu denizaltına hapseder. Arronax bu durumdan dem vurmaz çünkü meraklı ve keşfetmek ister. Ancak Ned Land bu durumdan memnun değildir, yine de şimdilik başka çaresinin olmadığını bilir. Ve hikaye çeşitli olaylarla devam eder.
Okyanusun altındaki dünyayı gözlemlerler, denizleri, kanalları, kutupları, hayvanları, tarihi olayları, dünya insanının hallerini, medeniyetten uzak insanları, medeniyetin sömürdüğü halkları ve daha nicesini...
Yazar, insana hem bilimsel bilgileri sunuyor hem de insanın vicdanına dokunacak olaylara yer veriyor. Şu ilginç bilgiyi kitap sayesinde öğrendim;
"Okyanusun derinliklerine gittikçe bitkisel alemin hayvanlar aleminden daha çabuk yok olduğu biliniyor."
Yazar her açıdan doyurucu bir kurgu planlandı, insanın duygularına, hislerine ve aklına dokunan bir eser.
Mesela Kızıldeniz'in isminin nereden geldiğini anlatan bir bölümle karşılaşırız. Bu konuda pek çok rivayet vardır tabi fakat iddia o ki; İbraniler geçtikten sonra Firavun, Musa'nın zikrettiği şu sözlerle kapanan dalgaların içinde boğulurken verilmiş;
Bu mucizenin bir nişanesi olarak
Deniz kızıla kesti.
Öyle ki bu denize artık
Kızıldeniz demek zorunda kaldılar.
Kızıldeniz'e ait bilgi sayfalarca sürüyor, biz de biraz daha bahsedelim. Kızıldeniz ve Akdeniz arasında irtibat kurmanın ticari açıdan ne kadar önemli olduğunu anlayan eskiler, geçiş noktası olarak Nil'i aldılar. Anlatıcılara inanacak olursak Nil'i Kızıldeniz'e bağlayan kanalın inşası Sesostris zamanında başlamış. Çok güzel bir araştırma konusu değil mi! Şimdi oturup Sesostris kimdir diye araştırmadan edemiyor insan. Sonra Mısır'ın on ikinci hanedanına mensup beşinci hükümdarı olduğunu öğreniyorum, M.Ö. 1878-M.Ö 1839 tarihlerini görünce şaşırıyorum.
Konu burada da bitmiyor kitap bizi Hystaspes'in oğlu Darius'a ve ll. Ptolemaios'a kadar götürüyor. Kanalın Antoininler dönemine kadar ticarette kullanıldığını ve sonrasında kumla dolup kapandığından bahsediyor ve Hz.Ömer'in emri ile tekrar açıldığını, Halife El-Mansur tarafından 761 veya 762 yılında toprakla doldurulduğunu anlatıyor. Bu bölgelere karşı aşırı meraklı olan biriyim, Mezopotamya, Nil Nehri, Kızıldeniz beni etkileyen ve içine çeken bölgeler.
Gördüğünüz gibi yazar sadece denizleri, okyanusları değil aynı zamanda tarihi de konu ediniyor. Kalkan Balıkları, Ahtapotlar, İspermeçet Balinaları, Foklar, Caretta Carettalar... Kitabı okuduğunuzda saymakla bitmeyen okyanus ve deniz canlıları hakkında da oldukça bilgi sahibi oluyorsunuz.
Oturduğum yerden Dünya'yı bilgili bir rehber eşliğinde hiç yorulmadan gezmek muazzam bir duygu. Tabi size tavsiyem elinizin altında internetinizin, bilgisayarınızın olması, çok daha etkili oluyor. Hem Dünya Haritasından açıp açıp bakıyorsunuz hem de kitapta konusu geçen tarihleri, kişileri araştırıyorsunuz tabi ki hiç karşılaşmadığınız deniz canlılarının görüntüsü hakkında da bilgi sahibi oluyorsunuz. Kitap bittikten sonra da öğrendiklerinizi belgesel izleyerek de destekleyebilirsiniz. Ayrıca yeraltı oluşumları, volkanik patlamalar, okyanusun altındaki gizemli yerleri de keşfediyorsunuz. Kanallar, geçişler, denizler daha birçok bilgi...
Bu kitabı çocukken okusaydım muhtemelen hayatımı daha bilinçli yönetebilirdim fakat çocuklarım için geç değil. Tavsiyem ne kadar yaşınız olursa olsun açıp okumanız, hiçbir şey için geç değil. Bu yaşımda bana açtığı dünyalar çok fazla oldu, birçok araştırma konusu buldum. Jules Verne'ye ve bu kitabı okumama vesile olan Celal Şengör'e teşekkür ediyorum.
Keyifli Okumalar...
Sümeyye Akarsu Yurduseven
Comments