top of page

İSTANBUL HATIRASI


Polisiye romanlarına ilgim lise yıllarımda başladı. İlk polisiye romanımı Rize Halk Kütüphanesi’nden edindim, ismini o zamanlar hiç duymadığım, sonrasında da hayran kaldığım bir yazara aitti, “AGATHA CHRISTIE”. Okumaya başladığımda kendimi durduramıyordum, başlamam ile bitirmem bir oluyordu. Bu çoğu insan için aynıdır diye düşünüyorum, iyi yazılmış bir polisiye romanını kısa sürede bitiriyoruz. Ahmet ÜMİT’in polisiye romanları da sürükleyici.


İstanbul Hatırası, özel bir roman benim gözümde. Bunu özel kılan muhteşem kurgusu değil. Aslında bakarsanız kurgu bakımından yetersiz bulduğum bir roman. Kamera kayıtları denilen bir olay yok fakat parmak izi teknolojisi mevcut. Eğer olay kamera kayıtlarının olamayacağı kadar eski bir tarihte kurgulanmış ise, neden kanı analiz edecek kadar ileri bir teknoloji var? Bazı dengesizlikler mevcut, katilleri ısrarla nasıl bulamayız kurgusuna gidilmiş sanki. Ayrıca hiç beklenmedik bir sonla bitmesi için zorlama olmuş. Fakat bu durum kişiye göre değişebilir, sonunu beğenip ‘İnanılmazdı’ diyebilir okuyucular. Benim gözümde okuyucuyu ters köşe yapmak için bu kadar uçlara gidilmemeli. Benim için değerli olan tarafı; İstanbul’un saçma sapan yapılaşmasına değinmesi, bunu yaparken de tarihteki İstanbul’u İstanbul yapan imparatorlara, hükümdarlara yer vermesiydi. Romanda İstanbul’un hiç bilmediğim gizemli tarihinde gezindim, İstanbul’un o görkemli tarihine daha fazla merak sardım. Bu yüzden de İstanbul’un beni rahatsız eden, modern olmaya çalışan yapısının altındaki görkemli tarihini daha fazla incelemem gerektiğinin kanısına vardım.




İstanbul’da doğmadım, bu yüzden bu koca koca binaların çirkinliği, trafiğin çekilmezliği, insanların çokluğu derken şehirden sıkılma havasındaydım. Tabi ki bu görkemli şehir sadece bu saydığım taraflarıyla bilinmemeli, bu oldukça pesimist bir bakış açısı olurdu. Ancak bu çirkin yapılaşmadan dolayı gerçek güzelliği gün geçtikçe yok oluyor. Ahmet Ümit tam da bu soruna değinerek İstanbul Hatırası’nı kaleme almış. Byzantion’dan İstanbul’a uzanan bir tarihi gözler önüne seriyor eserinde. Forumlar, sütunlar, heykeller, tapınaklar, medreseler, türbeler, sarnıçlar, konaklar, yalılar, mimarlar… Hükümdarlar, imparatorlar, kraliçeler, sultanlar… Kral Byzas, İmparator Konstantin, II.Teodosius, Jüstinyen, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman… Pulheriya, Teodora, Hürrem Sultan…



İstanbul’un kabarık ve bir o kadar da kanlı, zafer dolu tarihine şahitlik ettim. Görünen İstanbul’un arkasındaki mucizelere merakımı arttıran bir yapıt oldu.


Kahramanımız Nevzat Komiserin, Sarayburnu’nda üzerinde antik bir para ile bulunan ilk cesedi incelemesiyle başlar olaylar, daha sonrasında devam eder farklı mekanlarda, aynı tarzda cinayetler. Bu bir seri cinayettir, cinayetlerin sayısı, pozisyonları, bırakıldıkları mekanlar hepsi bir mesaj içermektedir. Katillerin vermek istediği bu önemli mesajı çözmek için uğraşan Nevzat komiser ve yardımcıları Ali ile Zeynep’in kafaları oldukça karışır. Bu olaylar zincirinin sonunda katiller son cinayetleriyle yakalanır. Ortada anlatılmak istenen mesaj çözümlenmiştir.





Nevzat Komiserin gördüğü rüyalar, geçmişte verdiği kayıplar onu ara ara bunalıma sürükler. Evgenia, Nevzat’ın yeniden dengesini sağlamaya çalışsa da tümüyle acılarını yok etmesi imkansızdır. Eşi ve çocuğunun acısını hiçbir merhem iyileştiremez. Kişisel problemler ile toplumsal problemlerin harmanlandığı, olaylar zincirinin okuyucuyu meraka sürüklediği, tarihe ilgimizi artıran bu eser hakkında daha fazla ipucu vermeden bitirmek istiyorum.



Son olarak söyleyebilirim ki tarih açısından dolu bir kitap, bu romanın verdiği mesaj beni tatmin etti. Ancak daha öncede belirttiğim gibi sonu beklendiğim kadar müthiş olmadı, kurgusal olarak da anlamsızlıkları vardı. Sadece polisiye olsun, ‘bana tarih ne gerek bana tarih’ diyorsanız Ahmet Ümit’in daha az toplumsallık içeren ‘Aşkımız Eski Bir Roman’ gibi kitaplarına yer verebilirsiniz. Polisiye okumak isteyenlere yine Agatha Christie’nin kitaplarını ve tabi ki meşhur Sir Arthur Conan’ın Sherlock Holmes’ını öneririm. Conan’nın ilham aldığı yazar Edgar Allan Poe’yu da anmadan geçmeyelim. Bu harika yazarları okuyabilirsiniz.





Teşekkür ederim. Sağlıklı ve mutlu kalın…




Comments


bottom of page