top of page

NIETZSCHE AĞLADIĞINDA-IRVIN D. YALOM


Yalom'la çok eskiden bir tanışıklığımız var, kendisinin "Günübirlik Hayatlar" kitabını okudum. Uzun zamandır sürekli karşıma çıkan "Nietzsche Ağladığında" kitabını ise bir türlü elime alamamıştım. 1992 yılında yayımlanan bu eser beklediğimin aksine oldukça akıcı, kurgu ile gerçeğin harmanlandığı bir eser çıktı. Açıkçası çok kısa sürede bitirdim ve okumak için bu kadar uzun beklemenin anlamsız olduğunu düşündüm. Bazı eserler zordur ve dingin bir kafayla okuman gerekir, öyle bir kitap olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıydı benim için çünkü yolda, bankta, orada burada okunacak kadar sade bir dil içeriyor. Bu söylediklerim yanlış anlaşılmasın içerik olarak oldukça zengin, öğretici, düşündürücü bir eser.

Ana hatlarıyla kitabın konusu Filozof Nietzsche ile psikanalizin kurucu figürlerinden biri olan Josef Breuer arasında geçen, görünüşte hasta-doktor ilişkisi fakat gerçekte felsefeden psikoterapiye, varoluşsal acıları içeren konuşmaların olduğu muazzam bir kurgu. Yalom'un hayal dünyasında buluşan bu gerçek kişilere Sigmund Freud da ekleniyor.

Kitap çok güzel bir Rus kadın olan Salome'nin Doktor Breuer ile görüşmek istemesiyle başlıyor.


"Doktor Breuer,

Çok acil bir konuda sizinle görüşmem lazım. Alman felsefesinin geleceği buna bağlı. Yarın sabah saat 9'da Sorrento Cafe'de buluşalım.

Lou Salome"


Bu kartı Dr. Breuer oldukça münasebetsiz bulur çünkü kendisi o dönemde oldukça saygın, zengin ve kariyerinde yükselmiş biridir. Bu şekilde adressiz, alelade yazılmış bir kart bu mevkideki biri için, yırtıp atılması gereken bir karttır, fakat merakına yenik düşüp kafeye gider. Ve bu uzun serüven orada başlar. Salome'e arkadaşının intihara meyilli olduğunu ve o ölürse onun gibi bir dehanın kaybının Avrupa kültürü için vahim olacağını söyler. Breuer bu söylediklerini abartılı bulsa da dile getirmez ve kadını dinlemeye devam eder. Sonunda adının Frienrich Nietzsche olduğunu söyler ve ona Richard Wagner'in Profesör Nietzsche'ye yazmış olduğu mektubu gösterir. Wagner'i çok seven Breuer şaşkındır çünkü mektuba Wagner, Dostum Friedrich olarak başlıyordur.

Nietzsche'ye karşı ilgisi artan Breuer, hastalığını sorar. Salome, onun korkunç baş ağrıları çektiğini, bitmek bilmeyen bulantı ve kusma krizleri yaşadığını, bazen günlerce yemek yiyemediğini ve gözlerinin giderek kör olmaya başladığını anlatır. Arıca uykusuzluk için morfin aldığını ve karada deniz tutması yaşadığını ifade eder. Nietzsche daha önce Almanya, İsviçre ve İtalya'da ki tüm tıbbı imkanları denemiş ancak hastalığına teşhis bulabilen bir doktor çıkmamıştır.

Bu arada konu 1982 yıllarında geçiyor ve daha Nietzsche henüz iki kitap yazmış, bilinirliği olmayan yoksul bir filozoftur.

Salome, Breuer'e ayrıca Nietzsche'nin kesinlikle tedavi olmayı kabul etmeyeceğini, onun gururlu ve mahremiyetine önem verdiğini söyler. Onu tedavi ederken tedavi ettiğinizi anlamaması gerekir, bu biraz zordur çünkü Nietzsche oldukça zeki biridir, der.

"Nietzsche irade konularında fazla duyarlıdır. İradesini bir başkasının ellerine bırakıyormuş gibi algılayacağı bir sürecin içine girmeyi reddedecektir. Felsefesi, Sokrates öncesi Yunan düşüncesine, özellikle de Adonis kavramına, yani kişinin doğal yeteneklerini yalnızca rekabet yoluyla gerçekleştirebileceği inancına dayanır ve rekabete karşı çıkan ve diğerkam olduğunu iddia edenlere asla inanmaz. Bu konulardaki akıl hocası Schopenhauer'dir. Hiç kimsenin bir başkasına yardım etme arzusunda olmadığına inanır: İnsanların tek istediği hükmetmek ve kendi güçlerini artırmaktır. İradesini bir başkasına teslim ettiği nadir zamanlarda kendisini yenilmiş hissederek öfkeye kapılmıştır hep."

Nietzsche'yi bilmediğimiz yönleriyle tanıyor ve anlamaya çalışıyoruz. Kitapta Paul, Salome ve Nietzsche arasındaki garip ilişkilerin Nietzsche'ye nasıl zarar verdiğini de görüyoruz, kitabı okuyacak olanlar için bu olaylara fazla değinmiyorum. Ayrıca Nietzsche'nin ablası Elisabeth'in konulara nasıl dahil olduğunu, olaylara nasıl müdahale ettiğini de gözlemliyoruz.

Salome, Nietzsche ile konuşmalarından bahsederken kısa bir kesit;

"İyilik ve kötülüğün göreceli olduğundan, ahlaklı bir yaşam sürdürebilmek için toplumun ahlak anlayışından kurtulmak gerektiğini, özgür düşünceye sahip birinin dininin ne olduğunu konuşurduk."

Kitapta Sigmund Freud da vardır. Dr. Breuer ile eşi Mathilde'nın yakın bir dostu, mesleğinin başında bir doktordur. Her ne kadar Breuer'in dostu desem de aslında dostluktan daha yakın bir bağları vardır, Breuer Freud'dan 16 yaş büyüktü ve bir öğretmen, bir abi hatta bir baba gibiydi ona karşı. Sık sık aralarında geçen konuşmalara, fikir alışverişlerine şahit oluruz. O dönemlerde üniversitelerde yayılan Yahudi karşıtlığından bir Yahudi olan Sigmund Freud'un etkileneceğinden, bu yüzden kariyerine doktorluk yaparak ilerlemesi gerektiğini Breuer bir abi olarak öğütler. Fakat halihazırda doktorluk yapan Freud kendisinin Breuer kadar doktorluğa uygun olmadığını belirtir. Freud'un hayatında o aralar Martha vardır ve onunla sık sık mektuplaşırlar.

Breuer ile Freud arasında geçen bir konuşma;

"-Bir aydının bitmek bilmeyen uğraşı, bütün bu bilgileri iris tabakasındaki üç milimetrelik bir açıklıktan beyne aktarmak.

-Harika bir imge! Schopenhauer ve Spinoza'yı damıtıp, yoğunlaştırıp gözbebeğinden, optik sinirler boyunca dosdoğru oksipital loba aktarmak."

Konuşmalar o kadar derin, o kadar öğretici ve akılcı ki insan kitabı daha çok seviyor.

Breuer'in ev hayatı ise karışıktır, karısıyla arasında soğukluk vardır ve üstüne üstlük Breuer sürekli eski hastası Bertha'yı düşünüyordur. Ve bu düşüncelerle içsel bir sorgulama da yaşar. Bu sorgulamalardan bir bölüm;

"Kendisini tamamlayamamış, zavallı, çılgın Bertha ve benim onu tamamlayabileceğimi düşünmek! Karşılığında ondan ne bekliyorsun ki! Asıl soru buydu. Ondan beklediğim, onda aradığım şey neydi? Bende eksik olan neydi? İyi bir hayatım yok muydu? Hayatımın giderek daralan bir huniye dönüştüğünü kime anlatabilirim? Benim acılarımı, uykusuz gecelerimi, intihar düşüncelerimi kim anlayabilir? Sonuçta bir insanın isteyebileceği her şeye sahip miydim: para, arkadaşlar, aile, güzel, alımlı bir eş, ün, saygınlık? Beni kim rahatlatabilir? "İnsan hayattan başka ne ister ki? sorusunu sormadan kim dinleyebilir?"

Yalom o kadar güzel bir kurguyla bizi karşılıyor ki, sanki hikayenin içinde bir yerlerde bende bir karakterim ve olayları yakından gözlemliyorum. Breuer tam da bu sorgulamaların içerisindeyken Nietzsche gibi biriyle karşılaşması ve ikisinin de birbirine ihtiyaç duyup, birbirlerini çözümlemelerine şahit olmak bambaşka bir duygu.

Breuer, Nietzsche şüphelenmesin diye görüşmelerini fiziksel sağlığı değerlendirmesiyle başlatır fakat konuşmanın seyrine göre içsel dünyasını anlamak için de çaba sarf eder. Tabi Nietzsche bu konuda oldukça ketumdur ve soruların çoğunu cevapsız bırakır.

Nietzsche'nin gerçekliğe ateşli bir şekilde bağlandığını görür Breuer, Nietzsche'nin Breuer ile konuşmasından bir alıntı;

"Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikatini aramasıdır! İnsanın kendisini sorgulamasından daha kutsal ne olabilir? Benim felsefi çalışmalarım bazılarına göre kuma yazılmıştır: Benim görüşlerim devamlı kayma halindedir. Ama granite yazılmış cümlelerimden biri şudur: 'Kimsen o ol!' Ve gerçeklik olmadan kişi kendisinin kim ve ne olduğunu nasıl keşfedebilir ki?"

"Doğru seçimin yolu ancak hakikatin güneşinde açılır."

Breuer'a Salome, Nietzsche'nin iki kitabının kopyasını vermişti. Breuer'in Nietzsche'yi anlama arzusu onunla konuştukça artıyor ve onun her konuda laf üretebilecek bir donanıma sahip olduğunu görüyordu: müzik, sanat, doğa, politika, yorumbilim, tarih, psikoloji. Kitabını okurken özellikle Breuer'ın dikkatini çeken şu cümle oldu;

"Nasıl ki kemikler, et parçaları, bağırsaklar ve kan damarları derinin altında gömülü olduğu için insan görüntüsü çekilir bir hal alıyorsa, ruhun heyecanları ve tutkuları da aynı şekilde hiçliğe gömülüdür; hiçlik, ruhun derisidir."

Breuer bu yazıların oldukça kışkırtıcı, tüm geleneklere meydan okuyan, sorgulayan ve hatta gelenekleri aşağılayan ve anarşiye teşvik eden yazılar olduğunu düşündü.

Nietzsche'nin genel tutumu "Beni öldürmeyen şey güçlü kılar" sözüyle eş değerdi. Aslında acıdan beslenen bir filozoftu ve acıları her ne kadar katlanılmaz olsa da onlardan beslenmeyi çok iyi başarıyordu. O dönemlerde Basel Üniversitesi'nde Filoloji Profesörüydü.

Breuer ile Nietzsche'nin görüşmeleri ilerliyor ve her seansta muazzam konuşmalar gerçekleşse de Breuer istediğini elde edemiyordu. Sonunda Nietzsche Rapolla'ya seyahat edeceği için bu görüşmeleri sonlandıracağını söyledi. Breuer o anda bir yolunu buldu ve Nietzsche'den yardım istedi. Kendisinin kötü bir durumda olduğundan ve tedavi edilmeye ihtiyacı olduğundan bahsetti. Nietzsche onun zayıflığını görünce bu teklifi kabul ederek Viyana'da kalmaya karar verdi.

Nietzsche bu durumu mektuplaştığı arkadaşına şöyle ifade eder;

"...Sadece benim iyiliğimle ilgileniyormuş; tek arzusu, tek ödülü beni sağlığıma kavuşturmakmış gibi davrandı. Kendi zayıflığını başkalarına yansıtan, sonra da kendilerini güçlü kılmanın yolu olarak başkalarına vaaz veren şu şifacılar nasıldır biliriz....

Doğal olarak ben durumu fark edip gerçek adını koydum. Bir süre gerçekliğin altında ezildi, beni körlükle suçladı. Yüce amaçları olduğuna dair yeminler etti, anlayış gösteriyormuş gibi yaptı, benim iyiliğim için olduğunu söyledi ama neyse ki sonunda açık ve dürüst bir biçimde benden yardım isteyecek gücü kendinde buldu."

Ben bu kurguya gittikçe hayran kaldım açıkçası, bu noktadan sonra Nietzsche Breuer'i tedavi ettiğini düşünürken, Breuer de Nietzsche'yi tedavi edeceğini düşünür. Aslında olanı bizler çok net bir şekilde görürüz; her ikisi de birbirini tedavi etmeye başlar. Bu serüven gerçekten muazzam beyin fırtınalarıyla doludur. Bu serüvende Breuer hiç kimseye açılmadığı kadar Nietzsche'ye açılır, Bertha'dan bile bahseder. Bu taktiği her ne kadar Nietzsche'ye güven vermek ve bu güven karşılığında onun da Breuer'a açılmasını sağlamak olsa da, Breuer bu açılmalar sayesinde kendi yolunu bulmaya başlar.

Nietzsche "Tanrısızlığın özgürlüğünün verdiği heyecan ve zevki yaşamayı seçenlerdenseniz kendinizi en büyük acılara hazırlamalısınız. Bunların hepsi birbirine bağlı, ayrı ayrı tecrübe edilemezler! Daha az acı istiyorsanız stoacıların yaptığı gibi küçülmeli ve daha yüksek zevklerden vazgeçmelisiniz...

Ağacın büyümesi için fırtınalı havalara ihtiyacı vardır. Yaratıcılık ve keşifler acı çekmenin sonunda gelir..." sözlerini sarf eder. Breuer, Nietzsche'nin acıyla nasıl bir ilişkisi olduğunu, hayatındaki acıları nasıl gördüğünü gözlemler.

Nietzsche bu sözlerle Breuer'e hakikat sevdalılarının fırtınalı veya kirli sulardan korkmadığını öğretir. Korktukları şey sadece sığ sulardır.

Breuer zamanla hayatının saçmalıkların peşinden giderek heba ettiğini düşünmeye başlar. Korkunç çaresizliklere kapılır. Fakat geriye dönseydi de tekrar aynı şeyleri yapacağını bilir. Çünkü hayat doğru cevapları olmayan bir sınav gibidir. Breuer ayrıca içinde bulunduğu zamanın, kültürün, ailenin dışında bir tercih yapılamayacağını da düşünür. Ve tercih yapabilecek kadar gelişim göstermeden yaptığımız seçimlerin sorumluluklarını bir ömür almak ne kadar doğrudur! Bu tip sorgulamalar yaşarken okuyucu da aslında kendi içsel sorgulamalarını yaşar.

Breuer Nietzsche'yi sorgularken, Nietzsche Breuer'ı, Breuer kendini sorgularken okuyucu kendini, Nietzsche'nin konuşmalarıyla da okuyucu varoluşu sorgularken bulur kendini. Ayrıca Freud ile Breuer arasında geçen konuşmalarla Freud'un rüyalar hakkındaki düşüncelerini, genel olarak Freud'un mesleğe bakış açısını da öğreniriz.

Şimdilik bu kadar çünkü mevzu çok derin ve uzun, genel hatlarıyla kitabın içeriğini göstermeye çalıştım, mutlaka okuyun, inanın beyin fırtınası size çok iyi gelecektir.

Kitapta dikkatimi çeken cümleleri aşağıda paylaşıyorum;


"Felsefesi hayat hakkında ve hayat içindi. En iyi gerçeğin kişinin kendi hayat deneyiminden sökülüp alınmış kanlı gerçekler olduğunu söylerdi."


"Kozmik bir bakış açısı trajediyi her zaman azaltır. Yeterince yükseğe tırmanırsak trajedinin artık trajik görünmediği bir yüksekliğe çıkarız."


"Yüksek çan kuleleri ve geniş ibadet alanlarıyla bizi cüceleştiriyorlar, boyun eğmeye teşvik ediyor, bize ilahi rehberlik, ölümden korunma, hatta ölümsüzlük vaat ediyorlar...

Akıl gücümüzü keskinleştirmenin yollarını bulmalıyız."


"Gördüğümüz ve bildiğimiz her şey görecelidir. Tecrübe ettiklerimizi biz kendimiz yaratırız ve yarattıklarımızı yok edebiliriz."


"Gerçekliği icat ediyor olsak da zihinlerimiz bunu bizden gizleyecek şekilde yaratılmış."


"Zaman kırılamaz; o bizim en ağır yükümüzdür. Ve önümüzdeki en büyük iddia da o yüke rağmen yaşamaktır."


"Ham deneyimden yola çıkan felsefeyi seviyorum. Cesareti artırıyor. İradesi ve acıları ona yol gösteriyor. "


"Tanrıları öldürdük ama yerlerine öğretmenleri, sanatçıları, güzel kadınları koyarak onları kutsadık."


"Doğru zamanda öl... Eğer insan doğru zamanda yaşayamazsa o zaman asla doğru zamanda ölemez."


"Yaşanmayan tüm hayatlar içinde şişip kalacak ve sonsuza dek yaşanmayacak."


"Senin bir ebeveyn olarak görevin kendinden bir tane daha, bir başka Josef daha üretmek değil, daha yükseğini yaratmak. Bir yaratıcı üretmelisin."


Yazarın notları;

Friedrich Nietzsche ile Josef Breuer hiç tanışmadılar. Fakat kitaptaki ana karakterlerin hayatındaki olaylarların gerçekliği vardır; Breuer'in zihinsel ıstırabı, Nietzsche'nin bunalımı, Anna O.(Bertha), Lou Salome, Freud'un Breuer ile ilşkisi ve psikoterapinin doğum sancıları...

Friedrich Nietzsche'yi Lao Salome ile 1982'de Paul Ree tanıştırdı. Lou Salome daha sonra hem müthiş bir edebiyatçı hem de psikoanalist olarak kariyer yaptı.

Gerçekte de Lou Salome ile Nietzsche arasındaki ilişkiyi ablası Elizabeth sabote etti. Nietzsche derin bunalımlar geçiriyor ve intihara meylediyordu. Kitapta olan Lou Salome mektupları gerçektir. Wagner'in Nietzsche'ye yazdığı mektup da gerçektir.

Yazar son sayfada yazdığı notlarıyla hangilerinin gerçek hangilerinin kurgu olduğunu belirtir. Fazlaca gerçeklik içeren bu hikaye hayal ürünlerine yer verse de karakterlerin gerçek kişiliğini ayna gibi yansıtır. Ve bizler tarihteki bu şahısları detaylı olarak tanırız. Açıkçası Josef Breuer'den haberim bile yoktu, Lou Salome'den de, kitap sayesinde yeni insanlar tanımak bana iyi geldi.

Keyifli Okumalar...


Sümeyye Akarsu



Comments


AKLINDAKİ FİKİRLERİ BENİMLE PAYLAŞ

GÖNDERİN İÇİN TEŞEKKÜRLER

© 2023 by Turning Heads. Proudly created with Wix.com

bottom of page