"Kahin görebilen tek gözüyle aynaya baktı ve uzun boylu, çekik gözlü o adamı gördü. Bunu görmek, kendisi gibi diğerlerinin de içinde yaşadıkları o dünyadaki asıl hakikati görmek demekti. Gözün görevinin görmek değil, hakikati görmek olduğunu söyleyen alim aklına geldi. Hakikati gören gözün başka hiçbir şey görmesine gerek yoktu. Yedikule Kahini'nin yegane gözüne de bu şekilde perde indi. Ama kör olmasına rağmen hiçbir şey görmüyor değildi. Gözlerinin ona gösterdiği yegane şey, o uçsuz bucaksız karanlıktı. Tıpkı sessizliği dinleyen Eflatun gibi, kahin sustu. Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu."
Bu paragrafla son bulan bir kitabı yazarak anlatmaya çalışmak oldukça zor. Yine de dilim döndüğünce size biraz bahsedeyim. İhsan Oktay Anar zihnimde yine derin bir kuyu açtı. O kuyuda eser yazdı ve olanları sessizce izlettirdi.
Konya ziyaretimden sonra kitaplığımda sessiz bir ses duydum. O kitap sessiz bir kitaba aitti, susarak anlatan, kör gözlerle görebilen, büyüleyici bir kitaptı. Elime alıp başlayıp bitirmem, harici elimde okuduğum iki kitap olmasına rağmen, kısa sürdü. Hikaye oldukça akıcıydı ve aşırı merak uyandırdı. Zaten bir manevi atmosferdeydim, ardı arkası kesilmeyen tevafuklarla güzel bir yolculuğa, hiç planda yokken çıktım. İçimdekileri anlatmaya kelime haznem pek yeterli değil, başka bir dil kullanılmalı, kalp dili, susarak anlatılan...Kalbim genişlemek ve patlamak istiyor. Ardı arkası kesilmeyen tevafuklar bana bir şeyler öğretmek niyetinde, biliyorum. Kitabı okurken aynı zamanda "Mesnevi" eserini ve "Mizaç İlmi İle Varlığın Tahlili" adlı eseri de okudum. Bu üç eser aynı zaman diliminde hem de bazı mekansal ziyaretlerden sonra karşıma çıkması asla tesadüf değil, bu süreç öğretici ve aynı zamanda üretici bir süreç.
"Kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür."
Gerek Mesnevi'den sözlerle, gerek kurgulanan hikayelerle bize çok değerli dersler veren kitap aynı zamanda gündemimizde olan bazı olaylara da ışık tuttu. Yani aslında bu kitap tüm yaşadığım olayların eksik bir parçası gibi yapbozda yerini aldı. Aralık ayında her şey tamamlanarak yoluma ışık tuttu. İslam'ın bize anlatmak istediği çok daha derin mevzular var, abdesti bozan hususları, sakız orucu bozar mı gibi mevzuları kafamızdan atıp asıl meseleyi görmek ve Yaratıcımızı daha iyi tanımak çok daha önemli. Sonuç olarak karşıma çıkan bu olaylar zinciri faydalı ilme yönlenmem için bana yol gösterdi.
Eflatun'un kalbinin sesine kulak vermesi gibi bende kalbimin sesini dinledim. Davut'un aşk için çıktığı yolculuk da büyük bir problemi çözerek Asım'ın ruhunu huzura kavuşturması gibi bende ne istediğimin farkına vararak yolumu huzura çevirdim. Müziğin gücünün büyüklüğünü yine bu kitapla beraber keşfettim.
Ve kitapta Prevelli İskender olarak tanınıp saygı duyulan cüce imamın aslında dini kullanan Allesandro Prevelli adında çok zeki bir esir cüce olduğunu öğrendim. Bu olay bize gerçekte dinle alakası olmayanların nasıl da insanları kandırdığını gösteriyor. İslam'ın tüm inceliklerini öğrenip retorik yoluyla insanları etki altına alıyor, onlara istediklerini yaptırabiliyorlar. İnsan uyanık olmalı, araştırmalı, her duyduğuna hatta her gördüğüne dahi inanmamalı. Günümüzde çıkan yalan yanlış haberler bizleri inandıklarımıza karşı soğutuyor, sosyal medyada karşımıza çıkan bir görüntü beynimizi etkileyip hayatımıza etki edebiliyor. Hasan Sabbah'ın hikayesinde olduğu gibi, fedai ya da mankurt olmak istemiyorsanız, söylenenlere ya da gördüklerinize hemen inanmak yerine objektif araştırmalar yaparak doğruyu bulunuz. Malesef günümüzde yalan haber yapıp insanları yönlendirmek çok kolay, merhametinizle, vicdanınızla oynamalarına izin vermeyin.
Okumak işte bunun için çok faydalı, yaşayarak öğrenecek kadar hayatımız uzun değil fakat okuyarak insanların ne kadar kötü olabileceğini görüp ona göre davranabiliriz. Birçok hayat yaşayıp, daha tecrübeli adımlarla hayatımızı inşa etmek mümkün. Kuran'ın ilk ayeti oku iken bu kadar çabuk inanıp itaat etmemeli. Okumalı ve çok okumak beyni bulandırmaz, çok okumak bu yalanı söyleyenlerin yalanlarına kanmamamızı sağlar. Okuyup doğruyu bulmamızı istemeyen insanlar çeşitli yalanlar uydurur okumaya dair. Gerçek olan şu ki, okumak zihni açar, doğruyu kaybolmalar sonucunda da olsa bulursunuz.
Keyifli, faydalı okumalar...
SUKHA
Comments